Ülkeler

UBUD GÜNLERİ BAŞLADI

Yazar: Tarih: 8 Temmuz 2017

Benim mutluluk formülüm çok basit. Hayatın eskidiyse, yenisiyle değiştir. “Düzenim bozulur, hayatın alt üst olur diye endişe etme, nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?” demiş Şems. Tecrübeyle sabittir ki, Şems haklıymış. Ne zaman alt üst ettiysem, altı hep daha iyi çıktı. Beni hep bir adım daha ileriye taşıdı.

İşi bırakıp, sırt çantasıyla dünyayı görmeye çıkalı daha iki yıl olmadı, hayal bile edemeyeceğim şeyler yaşadım, muazzam yerler gördüm, harika insanlarla tanıştım. Takip ettiyseniz biliyorsunuz, başıma her zaman da iyi şeyler gelmedi. Hastalandım, soyuldum falan da filan… Yine de yaşadığım her şey, beni bugün bu bakış açısına taşıdı. Bu yüzden iyi-kötü her deneyime minettarım.  Yaşadığım her şey, beni şu manzaraya uyanmaya taşıdı, daha ne olsun?

 

 

Sabah, yağmurlu bahçe manzaram

Şubat ayında Türkiye’ye döndüğümden beri, hep aynı soruyla karşılaştım. “Eee… Peki şimdi ne yapacaksın?” Kimi meraktan soruyordu tüm iyi niyetiyle, kimi ise çıktığım kuyuya yuvarlanacağım, başka bir hayat tarzı yokmuş gibi, bütün paramı harcadıktan sonra dönüp dolaşıp kürkçü dükkanına döneceğim beklentisiyle…

Bünyelerin plan yapmamaya, hayattan garanti beklememeye alışması için baya baya rahle-i tedrisattan geçmesi gerekiyor. Benim bile iki yılımı aldı, o yüzden bu sorunun geldiği yeri gayet iyi anlıyorum. “Bir planım yok…” sorusuna ne kadar şaşırıldığını da öyle. Yine de bu soruyu duymaktan o kadar ama o kadar sıkıldım ki, belki de sırf bir cevabım olsun diye bir karar vermek istedim. Temmuz ayı için kendime bir Bali bileti aldım.

Ubud’a geçen temmuzda gelip, enerjisine, doğasına, yeşiline, çiçeğine bayılmıştım. Hatta zor ayrılmıştım, o yüzden geri dönmek istedim.

Beni uğurlamaya gelen Eylem’cimle hava alanında, Asya usülü poz verdik. Bu arada fark ettiyseniz, sırt çantası yok. Valiz var. Ayrıca içinde cezve ve Türk kahvesi fincanı bile var 🙂

Türkiye’den ayrılık günü gelip çattığında, yine bir stres, bir endişe yumağına dönüşmüştüm bile. Geçen eylül’de sçhengen vizem olmadığı için İsviçre aktarmalı Sao Paulo uçuşuma alınmamam, bende ciddi bir travma yaratmış. Hep son dakikaya kadar bir aksilik beklentisi vardı içimde. Yolda pasaportumu on kez kontrol etmeler mi, pasaport memurun önünde anlamsızca gerilmeler mi, ne ararsan. Ama en büyük paniği, Kuala Lumpur’da aktarma sırasında yaşadım.

Zaten iki uçuş arası bir saat… Yetişir miyim acaba derken baktım kapılar yakın, rahatladım, sigara odasına gidip 10 saatlik uçuşun sonunda son derece hak edilmiş bir sigara içtim. Sonra da sallana sallana kapıya gittim. Amaaan! Kapı değişmemiş mi? Değişmekle de kalmamış, anasının nikahındaki terminale alınmamış mı? Trene falan binip, koşmam icap etmiyor mu? Uçuştan zaten bacaklarım kütük gibi şişmiş, kendimi Pinokyo kadar tahtadan yapılma hissediyorum. Bildiğin koşamıyorum. Koş Şölen koş! Uçak kaçıyor… Kaçırmadım tabii ki. Hatta uçak geç kalktı, ben de stresle ömrümden yediğim 10 dakikadan oldum. İkinci büyük stres dalgası ise, Endonezya’ya girişte dağıtılan gümrük formlarını görünce geldi. Formlar Bahasa dilinde idi ama anladığım kelimelerden, ülkeye 100 gram’ın üzerinde tütün ve asla gıda malzemesinin sokulmaması gerektiğini anladım. Google Translate ile teyid ettim ve terlemeye başladım. Benim valiz, oralarda sarma tütün bulamam korkusundan Carlos Escobar’ın valizi adeta. Üstelik Didem’e getirdiğim sucuk ve peynirler, kendime aldığım yulaf, badem, cevizler var. Sinsi gibi bütün seçenekleri “Hayır” işaretledim, valizime bakılmayacağını düşünerek. Hava alanına gidince ne gör sen? Valizleri X-Ray’den geçiriyorlar. Sucuk yüzünden Endonezya hapishanelerinde çürürsem bana çok yazık olur. Kalbim çarparak yalan beyanda bulunduğum formumu verdim. İlerlemeye başladım. Oh, görevliler tipimi beğendi beni cihazdan geçirmedi. Gerçekten, dizlerimin üzerine çöküp timsah dansı yapmak, horon tepmek veya Rocky 1’in final sahnesi gibi, yumruğumu havaya kaldırıp, zıplayarak sabit kare donmak istedim. Cool’luğumdan ödün vermedim tabii… Ben, tütünlerim ve Didemciğimin sucuğu güvenle çıktık hava alanından.

Beni almaya, geçen yıl her yere şoförlüğümü yapan Salin geldi. Salin’in numarasını adaya giden tüm tanıdıklara vermiştim ama o tanıdıkların, tanıdıklarına verebileceğini akıl edemedim. Salin’in anlattığına göre benim bi arkadaşımın arkadaşları, kadıncağızı iki günlüğüne kiralayıp, bütün adayı dolaştırıp sonra paramız yok diye para vermeden gitmişler. “Artık Türk almıyorum, bi tek seninle çalışırım, benim numaramı başka Türk’e sakın verme…” deyince hem çok utandım hem de çok üzüldüm. Kimse o arkadaşım, durumu biliyorsa bana bi mesaj atsın. Gerçekten çok kızgınım.

Ubud’a vardığımızda, deli gibi yağmur yağıyordu, saat gece yarısını çoktan geçmişti ve yine geçen yıl kaldığım Gusti Homestay’e geldiğimde daha mutlu olamazdım. Birazcık da suçluluk hissiyle, Salin’e ekstra para ödedikten sonra, odama yerleştim. Yorgunluktan bayılmışım, sabah 9’a kadar nefis bir uyku çektim. Sabah yine tropik yağmurlara uyandım. Hani ev bakacaktım? bu havada mümkün değil. Koray’la kahve için buluştuğumuzda, yağmur biraz hafiflemişti. Koray ve Dilan, ubud’da yaşayan ve geçen yıl tanıştığım arkadaşlarım.

Neyse öğleden sonra, kendime Telkomsel simkartı- fiyat nedir derseniz 30 GB için 150.000 Rupiah yani 45 TL falan- aldıktan sonra şiddetli yağmura fazlaca alınmadan Ubud’u dolandım. Özlemişim be ya…

Yağmurun dinmesini beklerken, Mingle cafe’de pinekliyorum.

Yarın itibariyle bir kaç ev bakıp, önümüzdeki 4 ayı geçirecek bir yer bulmaya çalışacağım. Şimdilik haberlerimiz böyle… Jet-lag olmasaydım üşenir yazmazdım ama madem uyku kaçtı sizi de bi haber edeyim dedim.

Kalın sağlıcakla…

Etiketler
2 Comments
  1. Cevapla

    Piedra

    14 Ağustos 2017

    Her okuyuşumda “Tamam ben de uzun süreliğine gideceğim ” dedirtiyorsunuz Didem hanim gibi.
    Arkanda bir şeyler birakmak normalin üstünde bir cesaret gerektiriyor olsa gerek. Sabirsizlikla bekliyor olacagim yeni yazilarinizi 🙂

    • Cevapla

      Şölen Yücel

      16 Ağustos 2017

      Şimdi tam bu konuyla ilgili yazmak için bilgisayarımı açmıştım ki, yazınızı gördüm :)çok teşekkür ederim Sibel hanım. Sevgiler.

Yorum Yap